5 kilo vermek için 'mikrodoz' modası! Bu iğneler ne vadediyor? 'İnsülinin keşfi kadar önemli'


Betül Topaklı / Milliyet.com.tr -Türkiye, obezite ve diyabet yükünde Avrupa’nın en ağır etkilenen ülkelerinden biri. Uluslararası Diyabet Federasyonu’nun (IDF) 2024 verilerine göre, 20–79 yaş arası erişkinlerde hem diyabet sayısı hem de diyabet prevalansı bakımından IDF Avrupa Bölgesi’nde ilk sıradayız. Ülkemizdeki diyabetli erişkin sayısının 2000’de 1,8 milyondan 2024’te 9,6 milyona çıktığı tahmin ediliyor. 2050 için yapılan öngörü daha da korkutucu, bu sayının 14 milyon üzerinde olması bekleniyor. Ne yazık ki obezitede de tablo parlak değil. Erişkinlerin yaklaşık üçte biri obez, üçte ikisi ise fazla kilolu ya da obez sınıfında. Bu yükselişi ise ucuz ve yoğun kalorili hazır gıdalar, rafine karbonhidrat ağırlığı, durağan şehir hayatı, kronik stres-uyku düzensizliği ile gelir ve eğitim farklılıkları gibi yapısal etkenler besliyor. Bir başka önemli faktör de fiziksel aktivite. Ne yazık ki ülkemizde erişkinlerin yaklaşık yüzde 40’ı önerilen düzeyin altında hareket ediyor. Bu resim, Avrupa ölçeğinde Türkiye’yi 'yüksek riskli' kümeye yerleştiriyor.
İşte tam da böyle bir dönemde, 'insülinin keşfi kadar önemli'denilen yeni nesil GLP-1 ilaçları, diyabet ve obezite tedavisinde umut verici bir çıkış noktası olarak sahneye çıkıyor. Şeker kontrolünden kilo kaybına, kalp-damar hastalıkları riskinden yağlı karaciğer iyileşmesine kadar geniş bir yelpazede etkiler sunan bu ilaçlar, hem tıp dünyasında hem de kamuoyunda büyük yankı uyandırıyor. Ancak beraberinde yeni soruları ve tartışmaları da getiriyor: Kimler için faydalı, kimler için riskli? 'Mucize ilaç' mı, yoksa kontrollü kullanılması gereken güçlü bir araç mı?
'ŞEKER İLACI OLMANIN ÖTESİNDE RİSK AZALTICI BİR AJAN'
"GLP-1 (Glukagon benzeri peptid-1), yemek sonrası bağırsaktan salınan ve 'inkretin' dediğimiz hormonlardan biri"diyen İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa (İÜC) Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Sait Gönen, “Aslında 1940’lı yıllarda ağızdan alınan 100 gram glukozla damardan verilen 100 gram glukozun pankreastan farklı insülin salınımına yol açtığı görülmüş. Beklenilenin aksine ağızdan alınan glukozun daha fazla insülin salınımına yol açtığı ve bunun nedeninin mide bağırsak sistemimizde olan GLP-1 ve GİP isimli hormonların etkisi ile olduğu gözlemlenmiş, bu etkiye inkretin etki denilmiş. Bu etkiden faydalanılarak sanayide ilaç olarak karşımıza çıkması geçtiğimiz 20 yılda gerçekleşti. GLP-1 reseptör agonistleri (exenatide, liraglutid, dulaglutid, semaglutid, tirzepatid gibi), bu doğal sinyali taklit ediyor. Bu sinyal pankreasa 'kan şekeri yükseliyor, insülini artır' derken aynı anda glukagonu baskılıyor. Önemli nokta şu: Bu etki glukoz bağımlıdır. Yani kan şekeri normal ya da düşükken sistemi zorlamaz. Bu yüzden klasik bazı ilaçlara kıyasla tek başına hipoglisemi yapma eğilimi düşüktür"dedi.
HERKES RAHATÇA KULLANABİLİR Mİ?
Prof. Dr. Mustafa Sait Gönen ilaçların fazla kilolu/obez Tip 2 diyabetli, iştah kontrolünde zorlanan ve kilo alan hastalarda belirgin fayda sağlarken, bağırsaklarında sindirim sistemi sorunları, tekrarlayan pankreatit öyküsü, aktif safra hastalığı veya gebe olanların bu ilaçlardan uzak durması gerektiğini söylüyor. Ayrıcaklasik tedavilerin çoğu zaman şekeri düzeltip hipoglisemiye ve kilo artışına yol açtığını, GLP-1’lerde bu risklerin nispeten daha düşük olduğunu çünkü bu ilaçların şeker ve kiloyu birlikte hedefleyerek uzun vadeli kardiyometabolik riski düşürme potansiyeli taşıdığını hatırlattı. 4yıla uzanan verilerin ilaç kullanımı sürdükçe etkinliğin korunduğunu gösterdiğine dikkat çeken Prof. Dr. Mustafa Sait Gönen, tedavi sürerken hem kilo hem diyabete ilerleme riski açısından faydanın korunduğunu, kalp sağlığının olumlu etkilendiğini ancak tedavi kesildiğinde kilo ve glisemik kazanımların bir bölümünün zamanla eriyebildiğini, bu yüzden de kalıcılık için kısa süreli tedavilerden kaçınmak ve beslenme-hareket-uyku gibi faktörlere eğilmenin önemine dikkat çekti.
'AZ DOZLA YAN ETKİSİZ KİLO' İÇİN DAHA ÇOK VERİ GEREKİYOR
Tip 2 diyabet tedavisi amacıyla geliştirilen bu ilaçlar, milyonlarca kişi tarafından gitmeyen inatçı kiloları vermek için (5-6 kilo gibi) mikrodozloma (belirtilen dozdan daha az) yöntemiyle kullanılıyor. Peki bu ilaçlar kilo vermeye nasıl yardımcı oluyor? GLP-1 ilaçlarındaki kilo etkisini üç ayaklı bir 'biyolojik fren' gibi düşünülebileceğini söyleyen Prof. Dr. Mustafa Sait Gönen, “İlk olarak beyin–iştah merkezlerinde tokluk sinyallerini güçlendirip, yeme isteğini azaltır. Sonraki aşamada mide boşalmasını yavaşlatıp, daha küçük porsiyonlarla doygun hissettiriyor. Pankreasta sadece kan şekeri yüksekken insülini artırıp glukagonu baskılıyor. Böylece hem günlük kalori alımı düşüyor hem de glisemik dalgalanmalar yumuşuyor. Bu ikisi de zaman içinde ölçülebilir kilo kaybına dönüşüyor. Randomize çalışmalarda standart, onaylı dozlarla başarı elde edildi” bilgilerini paylaştı.
ÖMRÜ UZATTIĞI İDDİASI DOĞRU MU?
Diyabet ve obezite tedavisinde çığır açan GLP-1 ilaçlarını, pek çok kişi herhangi bir sağlık sorunu olmasa da daha uzun yaşamak için kullanıyor. Prof. Dr. Mustafa Sait Gönen, GLP-1 ilaçları “Daha uzun yaşamak için kullanmak ne kadar doğru?” sorusunu şöyle cevapladı:
“Diyabeti olmayan, fakat kalp-damar hastalığı ve fazla kilosu olan yüksek riskli bireylerde semaglutid, majör kardiyovasküler olayları yüzde 20 azalttı. Aynı zamanda plaseboya oranla ölüm riskinde azalma tespit edildi. Bu, doğru hasta grubunda ciddi bir yaşamı uzatma potansiyeline işaret eder ancak bulgular yüksek riskli gruba aittir ve tamamen sağlıklı kişilerde uzun ömür ilacı demek için veri yok. Mikrodoza ait sağkalım verisi de yok. Şu an için ömrü uzatma iddiasını genellemek bilimsel olarak doğru olmayabilir.”
DENEYLERDE GÖRÜLMEYEN YAN ETKİLERİ VAR AMA...
İlaçların güvenliği ve etkinliğini test eden klinik deneyler, ilaçların tedavi için öngörülen kişiler açısından yeterli güvenliğe sahip olduğu sonucuna vardı. Ancak piyasaya sunulup kullanım arttıkça klinik deneylerde görülmeyen yan etkiler de ortaya çıkmaya başladı. Ozempic ve Wegovy adlarıyla bilinen GLP-1 ilaçlarının en sık rastlanan yan etkileri arasında mide-bağırsak sorunlarının geldiğine dikkat çeken Prof. Dr. Mustafa Sait Gönen, "Kişide bulantı, erken doygunluk, zaman zaman kusma-ishal-kabızlık gibi sorunlara yol açıyor. Nadir ama ciddiye alınması gereken başlıklar arasında safra kesesi-safra yolu sorunları ve çok nadir pankreatit bildirimi var. 2023’te ABD’de Ozempic etiketine 'ileus (bağırsak tıkanıklığı)' uyarısı eklendi. Bu bir risk sinyalidir ve çoğu hastayı etkilemez ama semptom gelişirse acil değerlendirme gerekir. Görme kaybı ile ilgi olarak da gözlemsel çalışmalarda semaglutid kullananlarda nadir bir optik sinir dolaşım bozukluğuna ilişkin artış sinyali rapor edildi ancak çalışmanın tasarımı nedensellik kurmaya yetmiyor"açıklamasını yaptı.
'PAROLAMIZ DOĞRU HASTA, DOĞRU DOZ VE YAKIN TAKİP'
İlaçların kullanım arttıkça yeni olası risklerin tartışmaya açıldığını ancak bu haberlerin önemli bölümünün gözlemsel çalışmalara veya olgu bildirimlerine dayandığına dikkat çeken Prof. Dr. Mustafa Sait Gönen sözlerini şöyle noktaladı:
"Klinik deneylerle sahadaki veriler arasında açılan fark aslında beklenen bir durum. Deneyler, sıkı seçilmiş hasta gruplarında ve sınırlı sürelerde yürütülür, nadir olayları yakalamak zordur. Piyasaya çıktıktan sonra milyonlarca kişi ve çok daha heterojen bir popülasyon devreye girer. Farmakovijilans dediğimiz sistem, yeni sinyalleri (örneğin çok nadir görülen göz, safra, bağırsak sorunları) bu geniş gerçek yaşam verilerinden saptar. Bu verilere ihtiyatla yaklaşmakta aynı zamanda tedbiri de elden bırakmamakta fayda var. Doğru yaklaşım, kanıta dayalı kılavuzlara hekimin tecrübesi eklendiğinde mümkün oluyor. Parolamız doğru hasta, doğru zaman, doğru endikasyon, doğru doz ve yakın takip. Bu sayede post-market dediğimiz problemleri erkenden saptama ve önlem alma imkanımız oluyor."
Tepkiniz ne oldu?






